Haber

Kiralara Yüzde 25 Limitinin Bitmesine 3 Ay kala Limit Olacağı İddiası

Haziran 2022’de enflasyondaki artışla bir gelecek döngüsü yaratmamak adına kira zamlarına uygulanan yüzde 25’lik sınırlamanın bitmesine 3 ay kaldı. Kahramanmaraş’ta 6 Şubat’ta yaşanan yıkıcı depremlerin ardından yıkımdan etkilenen 11 il ve yakın çevresi ile deprem korkusu yaşayan diğer illerde de fahiş kira artışları, kısıtlamaların geleceğine ilişkin tartışmaları artırdı.

Konut, konut ihtiyacının ötesine geçip, enflasyonist ortamın da pekişmesiyle güçlü bir yatırım aracına dönüştüğünde fiyatların yükselmesi kaçınılmazdı. Ardından doğal olarak kira artışları geldi. Satın alma gücündeki erimeye darbe yiyen vatandaşlar isyan edince bazı kısıtlamalar getirildi.

Geçen yıl haziran ayında yüzde 25’lik artış kira artışlarıyla sınırlı kalırken, bu artış oranı daha önce 12 aylık TÜFE ortalamaları baz alınmıştı. Ancak enflasyonla mücadele kapsamında ana unsurlar yerine ikincil kalemlerin tercih edilmesi bu artış sınırını zorunlu hale getirmiştir.

Çünkü kira artışları da bir döngü yaratacaktır. Enflasyon hesaplamasında konut ana kümesinin altında yer alan ‘kira’ kalemi, tek başına sağlık, eğlence, eğitim ve iletişim ana kümelerinden daha yüksek bir oran içermektedir.

Bir yandan yükselen enflasyon 12 aylık ortalamaları yukarı çekiyor, bu da kiraları etkiliyordu.

Enflasyonun baz etkisiyle gerilemesine rağmen, gecikmeli ortalamalar enflasyonun düştüğü algısına rağmen yükselmeye devam edecek, dolayısıyla kiralar hızla artmaya devam edecekti.

Öte yandan, TÜFE’de yüzde 4,53 oranında kira artışlarının etkili olması nedeniyle baz etkisi ile de olsa yeniden düşen enflasyonda endeksin gerilemesini de sınırlayacaktı.

Son enflasyondan örnek olarak yüzde 55,81 olan TÜFE’ye rağmen 12 aylık ortalama yüzde 71,83 oldu. Yüzde 25 sınırlaması olmasaydı şubatta kira artışı olan biri için geçen ay kiraya gelmesi gereken artış oranı bu olacaktı.

Tabii her ev sahibinin yüzde 25 sınırlamasına uymadığı bilinirken, kiracı ve oturanların hukuki sorunlarının kapasiteyi aştığı biliniyor.

Bu süreçte yabancıya konut satışı ve Rusya-Ukrayna savaşı gibi yükselişe etki eden diğer unsurlar konut ve kira fiyatlarındaki artışı hızlandırırken, döviz kurlarındaki değişimler malzeme maliyetlerini artırıyordu. Sonra felaket bizi vurdu.

Deprem afetlerinde 11 ilde yıkım 81 ilde fiyatları değiştirmeye başladı. Hem bölgeden göç edenler hem de yaşadığı şehirdeki meskenine güvenmeyenler sirkülasyon yaratınca fırsatı kaçırmak istemeyenler iş başına geldi.

Birçok ilde Türk Ceza Kanunu’nun 237. maddesi olan “fiyatları etkileme suçu”ndan resen yürütülen soruşturmalar yürütülürken, denetimlere de hız verildi.

Diyarbakır, Mersin, Konya ve Ankara gibi illerde zamlara soruşturma başlatıldı. Görüldüğü üzere cezalar yüzde 25 sınırlamasında olduğu gibi caydırıcı olmadı. Hapis cezaları tartışılmaya başlandı.

Son tartışma, kiralara sınır getirilmesiyle ilgiliydi. İl ve ilçeler için piyasa fiyatlarına göre belirlenmesi beklenen kiraların 2 bin ile 5 bin TL arasında olacağı konuşuldu.

Limit aşımı olan evlerde ev sahiplerine ilk etapta 300 bin TL ceza verilirken, kabahatin tekrarı halinde 2 yıl gecikmeyle ev mühürleniyor.

İyi niyetle kiracıyı koruyan, gayrimenkul yatırımını ve piyasa manipülasyonunu bitiren, fırsatçılığı bitiren bu tür kısıtlamaların aslında piyasa gerçekleriyle örtüşmediğini son zamanlarda görmüş olsak da,

Kiracıların hukuken ve fiilen korunması da bir zarurettir.

Ancak son 2 yıla kadar bu seviyede sorun oluşturmayan kiralarda sonuca odaklanmanın nedenden çok başka sorunları da beraberinde getirebileceği çok olağan görünüyor.

Konut gibi temel bir ihtiyacın yatırıma dönüştürülmesiyle oluşan rantın önüne geçmek yerine,

Kira artışlarının dezavantajının kayıt dışılığı artıracağı bilinse de süreç yönetiminin sıkıntılı olması daha da can sıkıcı.

Türkiye gibi ülkelerde fırsatçılığın tüm finans mühendisliğini geride bıraktığını yıllardır yaşarken,

Öte yandan özellikle büyük şehirlerde alım gücü düşen vatandaşların konut sorunu da göz ardı edilemez.

Kısa vadeli günü kurtarmaya yönelik “yasaklar” yerine, bunun uzun vadede ve ekonomi politikalarıyla desteklenmesi gereken bir sorun olduğunu kabul ederek süreci başlatmak muhtemelen daha kalıcı olacaktır.

İstanbul’da ortalama bir evin 3 milyon TL’nin üzerinde, kiranın ise 13 bin 500 TL civarında olması piyasaları karıştırmaz mı?

Ne düşünüyorsun? Kira limiti sahiplerini caydırıyor mu? Kiracılar konut bulmakta zorlanıyor mu? Yorumlarda buluşalım.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu